10 Şubat 2015 Salı

Kahve Kokusunu Takip Et...




Geçen hafta Perşembe günü dostlarımla ufak bir Taksim gezisi yapalım da eski günleri yad edelim dedik. Sabah 08:30'da attık kendimizi yollara... Metro, marmaray ve yine metro derken saat 10:00'da Taksim meydanındaydık. Televizyonda da görmüştüm Taksim'in son halini ama kendi gözlerimle de gördüğümde tek kelimeyle ağzım açık kaldı. İlk cümlem “Ne kadar sevimsiz” oldu. Gerçekten ne olmuş Taksim'e öyle? Bu kadar sevimsiz bu kadar çirkin yapmak için çok uğraştılar mı acaba? Tez zamanda yeşermesi ve daha sevimli bir hale dönüşmesi dileğiyle...

Sabah erkenden yollara düşünce, kahvaltı yapmadan çıktık haliyle... Simit kokularını takip ederek Simit Sarayına kendimizi attık. Gün içinde gideceğimiz tüm mekanları kararlaştıran bendim ama kahvaltı için bir mekan düşünmedim. Çünkü bir an evvel kahvaltıyı aradan çıkartıp, damağımı benim için çok daha önemli olan bir şeyle buluşturmam gerekiyordu. Ayrıca size bir sır vereyim, açken ben ben değilim :) Açken genelde agresif ve sabırsız olduğumdan yemek işini hemen geçmem lazım.:) Spesyal sucuklu böreği ve patatesli böreği oldukça güzeldi. Havanın da çok güzel olması nedeniyle sabah sabah terasta, açık havada kahvaltı keyfi yaptık.

Kahvaltı işi bittikten sonra İstiklal Caddesi'nden aşağıya, Beyoğlu'na doğru salınmaya başladık. Gideceğimiz yer belliydi. İstanbul Coffee Festivalinden beri gitmeyi düşündüğüm bir yerdi. Galata Lisesi'nden sola dönün ve lisenin bahçe duvarı bittikten sonra yanlış hatırlamıyorsam ikinci dükkana direk dalın:)



Burası neresi? İstanbul Coffee Festivali'nde düzenlenen SCAE Türkiye Kahve Şampiyonasına katılıp Türkiye Barista Şampiyonu olan “Kahve Kokan Adam” lakaplı Özkan Yetik'in şampiyonaya katıldığı cafe olan Coffee Brew Lab...

Küçük ama çok şirin bir mekan. Kesinlikle daha çok şubesi olması lazım. 3-4 masalık bir bahçesi var. İçeri girince de küçük bir alana sahip olduğunu görüyorum. Ama hiç rahatsız etmiyor. Tek aklıma gelen “Buraya tenha saatlerde gelmek lazım, yoksa oturmak için sıra beklemek zorunda kalabilirim” oldu. Havanında güzel olması sebebiyle dışarıda oturmaya karar veriyoruz. Masamız ile kaldırımı ayıran bir sarmaşık var. Güneş o kadar güzel nüfuz ediyor ki mekana sırf bu nedenle bile yaz günlerinin aranılan mekanı olmaya aday bence. Yanımıza çıtı pıtı bir kız geliyor. O gün başlamış işe pek bir heyecanlı ve sevimli. Hayırlı olsun dileklerimizi iletip lattemizi söylüyoruz. Latte sanatı da yapılan bu cafede bir çok kahve çeşidi var. Lattemiz geldiğinde ise nefeslerimizi tutuyoruz. :)



Aslında barista şampiyonu elinden içmek çok güzel olurdu latteyi ama kendisi o an yoktu. Orada olan arkadaş da oldukça başarılı bir iş çıkarmıştı zaten. Arkadaşlarım da onları buraya getirdiğim için döne döne teşekkür ettiler:) Dedikleri aynen şuydu: “ Bu güne kadar latte içmemişiz” :) Benim düşüncelerimin ifadesi ise “Nitelikli kahve diye bir şey varsa kesinlikle onu parmaklarımın arasında tutuyorum” şeklinde oldu.

Fiyatları da oldukça iyiydi. Ben küçük boy coffeelatte aldım 7.50 TL ödedim. Ve küçük dediysem baya evdeki kahve kupalarımız kadar bir şeydi. Servis ve sunuma gelirsek resimler yeter zaten her şey süperdi. Damağımda hissettiğim kahve tadını bir daha unutamayacağım sanırım. İçerde kahve yanında tüketmek için tatlılar da vardı ama biz daha yeni bir şeyler yediğimiz ve bir sonraki durakta tatlı yiyeceğimiz için tatmadık. Bir daha ki sefere artık.

Lattem bitince her güzel şeyin neden bir sonu olduğunu bir kez daha sorgular oldum :) Hesabı ödedim, son kez mekana baktım ve bir sonraki gelişimin ne zaman olacağını hesaplayarak Coffee Brew Lab'tan ayrıldım...


Oradan nereye mi gittik? O da pek yakında ;)





Share:

0 yorum:

Yorum Gönder