23 Şubat 2017 Perşembe

Katkı Maddesi Meselesi



Az önce gittiğim markette sıra bekliyorum. Önümde bir bayan, onun önünde de bir grup da genç var. Gençler benimle aynı ürünün farklı bir türünü almış. Bakıyorum üstüne körili yazıyor. Bende ise tavuklu var.

Tam o anda beynimin içinde fısıldayan kararsız Betty ile uğraşırken önümdeki bayan da benimle gençlerin aynı şeyi aldığını farkediyor ve bana ürünün fiyatını soruyor. "Bilmem.. 2-3 TL birşey sanırım" diyorum ve gülümseyerek ekliyorum "ama tadı çok güzel".

Sağolsun sevgili bayan da uzman bilgi birikimini aktaracağı uygun pozisyona erişmenin verdiği tatminle bana "Güzel ama bir sürü katkı maddesi var. Çok zararlı" dedi.

Gerginlik ve tebessüm etme mecburiyeti arasında bir yüz ifadesi ile kibarlığı elden bırakmayarak, "Haklısınız" diyebildim sadece...

Haklıydı.. Ne diyebilirdim ki? Herkes katkı maddelerinin sağlığa ne kadar zararlı olduğunu biliyor sonuçta. Tüm kapalı paketlerin içinde katkı maddesi vardır. Bozulmamaları ve raf ömrünün uzun olması için katkı maddesi kullanmak zorunda kalıyor üretici firmalar. Olması gereken bu mu? Tartışılır...

O an, o gerginlikle gülümsemeye çalışırken, bir yandan da içimden "hehhh bir bilmişten daha lafı yedin Betty" diye geçirirken bir de baktım ki sevgili bayan elinde paket keklerle kasada parasını ödüyor!

Ben şok tabii...

"Yahu ablacım o lafı ettin ama elindekini görmedi mi gözün?" demek geldi içimden ama diyemedim tabii.

Sinir olmuşlukla attım kendimi marketten dışarıya...

Derken şunu düşündüm:
Toplum olarak uzman bilir kişi olmayı ve hayatlara müdahale etmeyi ne çok seviyoruz... Bunu belli bir yaş aralığına gelmiş insanlar daha çok yapıyor. Tutamıyorlar kendilerini. Kendi potansiyellerini ispatlayamamış eziklikle mi hareket ediyorlar dersin, yoksa belli bir yaşa kadar edindikleri bilgi birikimini aktarma hevesi mi bilmiyorum ama dürtülerine engel olamıyorlar işte... Aslında buna itirazım var, ama çok değil. Asıl itirazım olan şey, uyarıda bulundukları mevzuların hepsini kendilerinin de yapıyor olması. İşte buna kocaman bir itirazım var.

Misal bana katkı maddesinden ve sağlıklı beslenmeden dem vuran bir şahıs, çocuğuma şeker, çikolata vermeye kalkmamalı. Evde asitli içecek tüketiyorum diye sürekli söylenen biri, bir gün evimde yemek yerken o asitli içecekten içmemeli. Tutarlı olsun canımı yesin yani...

Sağlıklı beslenmeden yana olan biri bence kapalı paketli ürünlerin hiç birini almasın...

Hatta bence herhangi bir köye gitsin, kendi sebzesini meyvesini yetiştireceği bir bahçeli köy evi alsın ve orada yaşasın. Neden mi? Çünkü sağlıklı yaşayabileceğimiz tek yol bu! Maalesef ama maalesef gerçek bu!

Bu devirde herkes parasının derdinde. İnsan sağlığını gerçekten düşünen tek bir üretici firma yok. En azından ben olduğuna inanmıyorum. Ürünlerinin doğal olduğunu söyleyip satanlar da insanlardan ziyade yine parayı daha çok sevdikleri için %100 karla satıyorlar ürünlerini...

Pazardaki sebzelerin üretildiği topraklar ilaçlı, ağaçlar ilaçlı, tavuklar ilaçlı, inekler ilaçlı. Daha sayayım mı?
Yaşadığımız şehir kirli. İstanbul'a tepeden bir yerden bakın, gri bir sis içinde gibi. Çünkü havası bile temiz değil, denizi hiç temiz değil...

Kısacası öncelikle bir akıl verecekseniz tutarlı olun teyzelerim, ablalarım, amcalarım, dedelerim. İnsanın aklıyla dalga geçer gibi böyle gereksiz şeyler yapmayın. Hayır usandırıyorsunuz kendinizden haberiniz yok.

Bence yaşamımız bu kadar niteliksizleşmiş, sağlıksızlaşmışken gelin önce ilişkilerimizi ve davranışlarımızı nitelikli hale getirelim derim ben.

Sağlıcakla...

Fotoğraf Kaynak: kolektif kozmos