4 Eylül 2014 Perşembe

Affetmek...











     Çocuklarımızı yetiştirirken , onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Bunlardan biri de affetmek. Şu manzarayı hepimiz görmüşüzdür. İki çocuk, birlikte oynarlarken birden anlaşamazlar ve kavga çıkar. Anneler olaya müdahale edip bir hakem edasıyla onları birbirinden ayırır.Çok değil sadece birkaç dakika birbirinden ayrı kalan çocuklar birbirini sormaya başlar ve bir de bakmışsınız sanki az önce birbirine girmemişler gibi oynuyorlar..Afallayıp kalırsınız:)
     İşte bu şekilde saftır çocuk kalbi..Kin tutmazlar,uzatmazlar, belki de bu yüzden hep mutludurlar. Affedemeyen insanın ruhu kapana kısılmış gibidir.Bir türlü huzur bulamaz.Her ne kadar boş vermiş gibi gösterse de kendini boş veremez. İçeride bir yerlerde haksızlığa uğradığı duygusu yüreğini kor ateşler gibi dağlar. “Bunu bana nasıl yapar?” der durur içindeki ses.Zordur o an ne yapacağına karar vermek.
      Affetmek mi? Affetmemek mi?Affetmek biz yetişkinler için karşı tarafın suçsuzluğunu kabul etme gibi görünür çoğu zaman.Zor gelir insana.Ama şu da bir gerçek ki affetmeyişimizle sadece karşı tarafı cezalandırmış olmayız.Aynı zamanda kendi ruhumuzu da cezalandırırız.Nefessiz kalıyor,her şey üstüne üstüne geliyor gibi hissederiz.Affetmek bizi özgür kılar.Deneyin ve görün. Kırgın olduğunuz insanla görüşmeden önce stres yüklü olan vücudunuz, karşınızdakini affettikten sonra üstünüzden koca bir yük kalkmış gibi rahatlamış hisseder.Birden günlerdir süren baş ağrılarınız son bulur. Hafiflersiniz. Hatta “Üç günlük dünya...İyi ki yapmışım, çok rahatladım.” dersiniz. Affetmek zor verilen karardır.Kendi kendinize şunu sormalısınız : “Ömür boyu azap mı? Ruhani huzur mu?”

    Kendinize bir iyilik yapın ve affedin...Azaptan kurtarıp, ruhunuzu özgür kılın...

“Düşmanını affetmemiş kişi, henüz yaşamın en yüce zevklerinden birini tatmamıştır.”
Johann Lavater

Share:

0 yorum:

Yorum Gönder